Nirvana Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Nirvana Türkiye


 
AnasayfaPortalGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dünyanın Yerel Şarkıcısı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Megadethian
Admin
Admin
Megadethian


Erkek
Mesaj Sayısı : 490
Yaş : 31
Burç : Akrep
Nereden : KOCAELİ
Favori Üyeniz : Dave Grohl
Rep :
Dünyanın Yerel Şarkıcısı Left_bar_bleue5 / 1005 / 100Dünyanın Yerel Şarkıcısı Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 29/07/08

Dünyanın Yerel Şarkıcısı Empty
MesajKonu: Dünyanın Yerel Şarkıcısı   Dünyanın Yerel Şarkıcısı EmptySalı Ağus. 26, 2008 7:28 am

Kelt ve ‘dünya müziği’nin divası Loreena McKennitt, yeni albümünde Kâtibim’e de yer verdi. Yerelle evrenseli buluşturan hüneri, beklediğimize değdiğini gösteriyor.

Onun müziğini tanımlamak zor aslında. Kimine göre ‘world’, kimine göre ‘new age’, kimine göre ise kendi atalarının kültürü olan Kelt müziğinin bir icracısı. Ama bunların hiçbirinden bağımsız değil, o. Dünyanın farklı kültürlerine, yerel değerlerine yelken açmış, bu kültürel elementlerden yola çıkarak şarkılarına isim veren biri için, bu son derece olağan ve orijinal bir durum. Loreena McKennitt, 1997’de ‘Sırlar Kitabı’nı araladıktan dokuz yıl sonra yeniden karşımızda. Tabii 1999’daki Paris ve Toronto konserleri projesini saymazsak!

STAR DEĞİL, ÇİFTÇİ RUHLU KÖY KADINI

Peki, neden dokuz yıl sustu? Cevap, hayatına yön veren o büyük acıda saklı. 1998’de nişanlısı Ronald Rees’in, iki arkadaşıyla birlikte deniz kazası sonucu boğulması, konser albümünün hazırlıkları sırasında yakalamıştı Loreena’yı. O albümü nişanlısına adamakla kalmayacak, albümün tüm satış gelirini, nişanlısının ismini taşıyan derneğe hibe edecekti. Ama Türkiye hariç… Türkiye satışından elde edilen hâsılat, 17 Ağustos Depremi’nin yaralarını bir nebze sarabilmek amacıyla Kızılay’a verilmişti.

Loreena McKennitt, Kanada’nın Morden-Manitabo kasabasında 1957 Şubat’ında doğdu. İrlandalı babası Jack, hayvan tüccarlığı yapıyordu. İskoç annesi Irene ise kasabanın hemşiresiydi. Huzurlu bir yaşam içinde kimliği şekillenirken, o iç içe büyüdüğü hayvanları tedavi etmek arzusuyla tutuşuyordu. Veteriner olmayı kafasına koymuştu. Kendi kendine yetebilmesinin yegâne sebebi olarak gördüğü kır yaşamının, hayattaki problemleri çözebilmesindeki payını her zaman itiraf etti. Pek tabii, ailesinin rolünü de… “Çok küçük bir aileden geliyorum; ailem benim için çok mühim. Birbirimizden bayağı uzakta yaşıyoruz ve tahmin edebileceğiniz gibi epey uçuş puanım var. Bunları çoğu zaman, ailemle bir araya gelebilmek için kullanıyorum.”

1970’lerin sonlarında annesi ve babasından dinledikleriyle köklerinin müziğini keşfetmeye başlıyordu ki, güçlü sesi ve sağlam yorumuyla 1978’de Dumaurier yetenek taramasını kazandı. Aynı yıl ülkesini UNESCO’nun Paris’teki merkezinde temsil etti; bunu 7 yıl sonra Japonya’daki Expo’da tekrarlayacaktı. Yıllar sonra, kendi tabiriyle ‘müzik onu seçtiğinde’ bile şu itiraftan vazgeçmiyordu: “Kendimi, müzisyenlerden ziyade çiftçilere yakın hissediyorum.” Yani o star değil, çiftçi ruhlu bir köy kadını olmayı hep daha çok isteyecek; müziğiyle dünyaya yelken açarken köklerini hiç unutmayacaktı.

ALBÜMÜ MUTFAKTAN DAĞITIYORDU

Müzikle bağını iyice sağlamlaştırırken, adımlarını sağlam atabilmesi adına kasabadan ayrılma zamanı gelir çatar Loreena’nın. 1981’de, bugün hâlâ yaşadığı Stratford’a (Ontario) taşındı. Ertesi yıl Kanada’nın ünlü Fırtına Festivali’ne katıldı. O, artık, festivallerin uzun, sarı saçlı hanımefendisiydi. 1984’te Kanada’nın en prestijli etkinliklerinden “Verona’nın İki Delikanlısı”nda da boy gösteren McKennitt, sadece şarkıcı değil, besteci ve oyuncu kimliğiyle de kabiliyetini sergiledi.

Ancak katıldığı festivaller ne kadar saygın olursa olsun, Loreena dar bir çemberin içinde gibiydi. ‘Elemental’ onun gerçek anlamdaki ilk adımıydı. İlk albümünü 1995 yılında ‘Quinland Road’ etiketiyle sundu. Bu isim, çiftlik evlerinin önünden geçen ve yıllarca üzerinde koşuşturduğu yola aitti. 9 parça kaydettiği albümün kopyalarını, sokaklarda çalıp söylediği zamanlar kendi elleriyle satıyordu. Albümünün dağıtımı ve bunlarla ilgili yazışmalar, mutfak masasında hiç usanmadan yaptığı rutinler arasına girmişti.

ÖNCE KENDİ YEREL MÜZİĞİ

Kitapçılarda, kafelerde albümü çaldıkça, onun farkına varanların sayısı artıyordu. Hayran kitlesi büyüdüğü dönemde onun odaklanacağı yer ise geleneksel müzik olacaktı. Çalışmakla her zaman iftihar edeceği geleneksel İrlanda müziği yorumcusu Bonny Portmore’un izini sürmeye başlamıştı bile…

1987’de ‘To Drive the Cold Winter Away’i, 1989’da ‘Parallel Dreams’i çıkaran Loreena, 30’lu yaşlarının başında Warner Music ile yaşamının en profesyonel anlaşmasına imza koyar. Albümlerini dünyanın 40 ülkesine taşıyacak bu anlaşmanın ilk meyvesi ‘The Visit’ albümüdür. 1989, onun ufuk kazandığı dönemdir aynı zamanda. Venedik’e giderek, dünyanın en büyük Kelt sergi ve koleksiyonunu gezme imkânı bulur: “Bu sergiyi gezene kadar, Keltleri, İrlanda, İskoçya, Galler ve İngiltere’den müteşekkil sanıyordum.”

Bu ziyaret, ona Keltlerin Macaristan, Ukrayna, İspanya hatta Anadolu’ya kadar uzandığını gösterir. “Bunu öğrendiğimde kendimden geçtim. Her coğrafyada, ailemin ve akrabalarımın olduğunu düşündüm. Ve bu düşünce ‘Sen kimsin?’ sorusuna kadar uzandı.” Gerçekle karşılaşması, ‘McKennitt müziği’nde bir dönüm noktasıdır. Geldiği noktayı gösteren, dünya üzerinde kendisini meşhur eden, 1992’de çıkardığı görkemli albümü ‘The Visit’tir. Bu albümde nihayete ermiştir, peşinden koştuğu Bonny Portmore ile çalışır. Birliktelik, albümün zenginliğinde yansır. Antik Britanya baladları, Hıristiyanlık öncesi kabilelerin müzikleri öne çıkarken, Shakespeare ve Tennyson’ın da işlediği, Kral 8. Henry’nin ‘Greensleeves’ baladının başarılı yorumu gözlerden kaçmaz.

MÜZİĞİ, COĞRAFYASINDA ARADI

McKennitt yolculuğu devam etmektedir. Kaderinin bu kez onu sürüklediği yer, Kelt nüfusun yoğunlukta olduğu İspanya’daki Galiçya bölgesidir. Burada 15. yüzyıl ve öncesinde, yani Endülüs Medeniyeti’nin altın çağında Yahudi, Hıristiyan ve İslam kültürünün iç içe geçmişliğini ve Batı medeniyetine etkilerini araştırır. Niyeti, ‘ruhunun aynasını cilalamak’tır. Bu kez İrlanda’nın Batı kıyılarından yola çıkıp Fransa ozanlarının izinden gidecek, Pireneler’i aşıp Galiçya’dan Endülüs’e doğru inecek, Cebelitarık’tan Fas’a yol alacaktır. Haçlı Seferleri, Santiago, Tapınak Şövalyeleri, Mısır Sufileri, Binbir Gece Masalları, Keltler’deki ağaç tasvirleri, Gnostik İnciller gibi daha nice gizemli dünya bu aynada yansırken, maskeler de iniyordu. ‘The Mask and Mirror’ piyasaya sunulduğunda takvimler 1994 yılını gösteriyordu.

1995’teki ‘A Winter Garden’ albümünün sonrasında, ‘Mummer’s Dance’ single’ının 1997’nin güz dönemi boyunca Kuzey Amerika’da liste başı kalması, ‘The Book of Secrets’ albümünü de beraberinde getirdi. Ünlü müzisyen Peter Gabriel’in stüdyosunda kaydedilen albüm dört milyonluk satışa ulaştı ve ‘Billboard World Music’ listesinin bugüne kadarki en başarılı ‘crossover’ albümü oldu. Yapılan işin kalitesinin ilginç sonuçlarından biri de ilk kez girdiği Yunanistan ve Türkiye listelerinde birinci sıraya kadar yükselmesiydi.

KÂTİBİM’E UZANAN ANADOLU SEVDASI

1999’da konser albümü denemesine girişen şarkıcı iki CD halinde sunacağı ‘Live in Paris and Toronto’yu kaydetti. Hayır amaçlı albümün geliri, nişanlısının da aralarında bulunduğu üç kişi için kurdukları “The Cook-Rees Deniz Araştırma ve Güvenlik Fonu” adlı kuruluşa hibe edildi. Bu yazının başında değindiğimiz gibi, Türkiye gelirleri depremzedelere bağışlandı. 2004 yılında Kanada’nın en saygın ödülünü alan McKennitt, yakın dönemde çıkan ‘An Ancient Muse’a kadar nadiren sahneye çıktı.

‘An Ancient Muse’ (Kadîm Bir İlham) albümü, McKennitt’in kendileri gibi ismi de gizem dolu albümlerinden en yenisi. Dokuz yılık bir hasreti sonlandıran bu son albüm, Loreena’nın sınırlarını Asya’ya ve Anadolu’ya kadar taşıyor. McKennitt’in ‘müzikal bir seyahatname’ nitelendirmesi bu defa Homeros’un Odessa’sından Moğol düzlüklerine, Midas’ın ülkesinden Bizans İmparatorluğu’na uzanıp İstanbul’un kapılarından, Üsküdar’dan çıkıyor.

Loreena McKennitt, eserlerindeki enstrümantal zenginliği, bu albümde de yansıtmaktan vazgeçmemiş. Arp, laterna, akordeon, İskandinavya kemanının yanı sıra ud ve kanun, bir Anadolu sıcaklığı hissettiriyor. ‘Gates of İstanbul’da (İstanbul’un Kapıları) bu tanıdık melodileri onun tiz sesli harikulade performansında hissedebilirsiniz. İpek Yolu’ndan esinlenerek yazdığı ve yorumladığı ‘Caravanserai’da (Kervansaray) yükselen Doğu tınılarının klâsik bir McKennitt yorumuna yakınlaştırıldığı fark ediliyor. Ortaya çıkan harmoni, titizlikle yapılmış bir sentezin ürünü. Ve yurdundan ayrılmış bir kervanın, Doğu’nun atlasında okunabilmiş hüznünün… ‘Penelope’s Song’ (Penelope’un Şarkısı) ölümsüz bir aşkın Keltik yorumu. Buradaki ağır yaylılar gotik bir melodiyi tınlatıyor kulaklarımızda.

Albümün en özgün parçalarından biri ‘Kecharitomene’. ‘Lütuf, ihsan dolu’ anlamına gelen bu tabir, Cebrail’in, Hz. Meryem’i selamlarken ona atfen kullandığı ifade olarak geçiyor. Parçadaki hüzün ve coşkunun iç içe geçmişliğinin izdüşümü Doğu ve Kelt enstrümanlarının harmanlanmasında dile geliyor sanki. ‘Kâtibim’ bizler için en büyük sürpriz olmalı. Varlığı bile güzel; ama parçanın enstrümantal biçimle sınırlandırılması ve özgün isminin dışına çıkarılarak ‘Sacred Shabbat’ ismiyle ifadelendirilmesi, bizi hayal kırıklığından kurtaramıyor. ‘Beneath a Phyrigian Sky’da (Bir Frig Seması Altında) McKennitt’in yaylılara eşlik eden yumuşak sesinin arkasından elektronik gitara geçiş hoş bir sürpriz olarak karşılıyor bizleri. Sir Walter Scott’ın romantik şiiri, The English Lady And The Knight’ı (İngiliz Hanım ve Şövalye) metnin duygusuna bağlı kalarak okuyan McKennitt, bizleri profesyonel bir yorum dinlemenin hazzına vardırıyor.

MÜZİĞİN İNSANÜSTÜLÜĞÜ

Müzik literatüründe ‘McKennitt müziği’ diye bir paragraf açıldığı, artık kabul görmüş bir gerçek. O, bu özgünlüğü besleyen en değerli yanları olarak merakını ve hayal gücünü görüyor. Müziğiyle milyonlarca insanı tanıma mutluluğuna erişiyor McKennitt: “Benim başlangıç noktam, hepimizin geçmişinin uzantılarına inanışımdı. Komşularımızı bilmek isterken, aslında kendimizi tanımak istiyoruz. Benim Kelt yolunu seçmem, sadece bunu yapmak için. Bir başka yol da seçebilirdim. Fakat bu yol, beni dünya çapında birçok yere ve insana, hatta Kelt bağlantısı çok az olan yollara ve konulara dahi götürürdü.”

Sanat icra etmenin en önemli adımı, yapılan eylemin doğasını anlamaya çalışmak ise, McKennitt’ın bunun için büyük çaba gösterdiğini ıskalamamak gerekiyor. Ve emeği, onu müziğin pozitivizmin ötesine geçen gerçekliğiyle baş başa bırakmış: “Müziğin insanın halet-i ruhiyesini, psikolojik dünyasını etkilediğinin, hassasiyetini artırdığının büyük bir hayranlık ile farkındayım. Bu, yalnız insanlar ile kalmayıp hayvanlara dahi tatbik edilmiş. Moğolistan’daki Ağlayan Devenin Hikâyesi isimli, önce yavrusunu istemeyen bir anne devenin, müziksel bir merasim neticesinde, onu kabul ettiğini anlatan filmi düşünüyorum…”

Evinin çekmecelerinde çocuk gelişiminden çevre konularına, ziraattan kuklalara birçok önemli ‘ıvır zıvır’ barındıran bir kadın olduğunu söylese de, “Ne olursa olsun bahçeme bir şey ekmek için ve bize bahşedilenlere şükretmek için zaman ayırıyorum.” diyecek kadar da kendine ait bir kadın, o. Güne, Kanada’nın milli gazetesi The Globe and Mail’i en ince detayına kadar okuyarak başlama ritüelindeki muhafazakârlığını yıllardır sürdürmesi de bizim kültürümüze pek yabancı değil. Ama tabii ki onu asıl etkileyici ve tanıdık kılan, yaptığı şarkılar. Ve hâlâ tanımadıysanız, kulağınız duydukça şansınız baki kalacak. Zira onun müziğinin doğası, geçici bir tüketim metaı olmayacak kadar kaliteli ve evrensel.


LOREENA’NIN KİLOMETRE TAŞLARI

• Kanada müzik endüstrisinin yıllık ödülü Juno’yu iki defa kazandı.

• 1997’de Billboard’un uluslararası başarı ödülünü aldı.

• ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Fransa, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de altın ve platin plak kazandı.

• Şarkıları Jade, Highlander 3, The Holy Man, Soldier ve The Santa Clause gibi Hollywood filmlerinde kullanıldı.

• Kendisi ve müziği hakkında 1997 yılında yapılan 30 dakikalık bir belgesel olan “No Journey’s End” başta ABD, birçok ülkede yayımlandı.

• Albümleri bugüne kadar 13 milyon civarında sattı.

• ‘Live In Paris And Toronto’ albümünün Türkiye ve Yunanistan’daki satışlarından elde edilen geliri 17 Ağustos depremzedelerine bağışlandı.

• 2000 yılında Stratford’daki Falstaff Okulu’nu satın aldı ve 2002’de, gönüllü, ve ticari amaç taşımayan, kimi toplum ve aile gruplarına, yer ve çeşitli olanaklar sağlayan Falstaff Family Centre’ı kurdu.

• Kültürel, çevresel, tarihî ve sosyal gruplara para bağışlayan bir hayır kurumu olan The Three Oaks Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.nirvanatr.yetkin-forum.com
 
Dünyanın Yerel Şarkıcısı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Nirvana Türkiye :: Müzik Genel :: Müzik Sohbetleri-
Buraya geçin: